Kartal:
Egemenler, “Kentsel Dönüşüm” adı altında emekçi halkın yaşam yerlerini
rant alanına çevirmesine/çevirmeye çalışmasına karşı İstanbul 1 Mayıs
Mahallesi’nde kurulu bulunan 2 Eylül Kültür ve Dayanışma Derneği bir söyleşi örgütledi.
İMECE-Toplumun Şehircilik Hareketi ve Gülsuyu-Gülensu Güzelleştirme Derneği’nin
de katıldığı söyleşide; 2009 yerel seçimleri hemen öncesinde 4 ayrı
mahalleye bölünen ve 2 mahallesi (Siteler ve Esenevler) AKP’li Ümraniye,
2 mahallesi (Mustafa Kemal ve Aşık Veysel) de CHP’li Ataşehir
Belediyesi’ne bağlanan 1 Mayıs Mahallesi’nde gündemleşen “kentsel
dönüşüm” tartışıldı.
“İstanbul artık sanayi değil cazibe merkezi…”
Söyleşide ilk olarak söz alan İMECE-Toplumun
Şehircilik Hareketi, İstanbul’da “kentsel dönüşüm” ile planlananın;
İstanbul’daki sanayi bölgelerinin Gebze, Çorlu gibi yakın bölgelere
taşınarak, İstanbul’un “üst” ve “orta-üst” kesimler için cazibe merkezi
ve küresel yatırımların yapılabileceği bir alan haline getirmek olduğunu
söyledi.
1 Mayıs Mahallesi’nin dibine gökdelenlerin
yapılmaya başlandığının ve şu an merkezleri Ankara’da bulunan bankaların
merkezlerinin yapılabileceği bir alan çalışması yapıldığının altını
çizen İMECE; o gökdelenlerde yaşayanlar için, bu bölgenin, “gözü
rahatsız etmeyecek alan” haline getirilmesinin hedeflendiğini belirtti.
“Wan depremi yıkım yasasına ivme kazandırdı…”
İMECE-Toplumun Şehircilik Hareketi’nin ardından söz alan Gülsuyu-Gülensu Güzelleştirme Derneği Başkanı Ali Şengül;
İstanbul’a ’60-70’li yıllarda yaşanan göçle birlikte insanların,
fabrikaların olduğu bölgelere kendi çabalarıyla yaşam alanları
oluşturduğunu hatırlatarak, “O dönemde halk, fabrikaların ve
devletin yapması gerekeni kendisi yaptı. Devlet de buna belli anlamda
1999 Marmara Depremi’ne kadar göz yumdu” dedi.
Marmara Depremi’nin ardından bu yaşam alanlarından
nemalanma umuduna kapılan devletin “çarpık kentleşme” diyerek
saldırılarına hazırlandığını ve Wan Depremi’nin ardından saldırıların
ivme kazandığını belirten Şengül, “İstanbul, artık sanayinin
dışlanmaya çalışıldığı bir alan oluyor. Bir dönem fabrikalar için birer
‘ihtiyaç olan’ bizler, bugün ‘ihtiyaç fazlası’ görüldüğümüz yeniden göçe
zorlanıyoruz” dedi.
“Mücadeleyi içselleştirmek gerek…”
Geçtiğimiz yıllarda Gülsuyu-Gülensu Mahallelerinde
yıkımlar söz konusu olduğunda ciddi bir direniş örgütlediklerini,
mahalleden 6 bin insanla belediyeye giderek eylem yaptıklarını, bu
süreçte oluşturulan dernek ile yıkımları ertelebildiklerini hatırlatan
Şengül, “kentsel dönüşüm” saldırılarına karşı çetrefilli bir mücadelenin
gerektiğinin ve bunun da ilk adımının “bu mücadeleyi içselleştirmek”
olduğunun altını çizdi.
Deprem riskinin önemli olduğunu ve kentleşmenin
kendi içerisinde ciddi sıkıntılar barındırdığını; dolayısyla da hangi
plan yapılırsa yapılsın sonucunda “yıkım planı” çıkacağını belirten
belirten Şengül, “Planda biz varsak, halk varsa; bu plan yaşam
alanlarımızın devamı ve daha iyi olması içinse sorun yok… Ancak bugün
‘kentsel dönüşüm’ planları tepeden inme yapılıyor. Zaten amaç, bizim
için daha iyi yaşam alanları sağlamak olsaydı, asgari ücret 700 lira
olmazdı. Düşünün, biz bu parayla bize ‘vaat edilen’ lüks, havuzlu
villaların kapıcı, temizlik vs. paralarını bile ödeyemeyiz!” dedi.
“Dozerlerle değil, müteahhitlerle gelecekler…”
Konuşmaların ardından karşılıklı sorularla
mahalledeki yıkımların özgün yanları konuşuldu. Yapılan konuşmalarda
“kentsel dönüşüm” projesinde artık bilinen anlamda mahallenin
asker-polis ablukası altına alınıp, dozerlerle yıkım yapılmasının söz
konusu olmadığı belirtildi. Mahallenin adalarına göre müteahhitlere
devredileceği, müteahhitlerin de halkı ikna için çeşitli oyunlara
başvuracağı ve halkın yıkımlarla ilgili “muhatap” bulmada sıkıntı yaşama
ihtimalinin yüksek olduğu vurgulandı.
İlk olarak yapılması gerekenin mahallede yaşayanlar
olarak bir araya gelip “biz burada yaşamak/kalmak istiyoruz” denmesi,
“arsa-hesap” işlerinin araya girmesine izin verilmemesi, kimsenin
çıkacak ortak irade dışında tek başına görüşmelere yapmasına engel
olunması gerektiği konuşuldu. Çünkü maksat “parçalamaksa”, sermayenin
herkese “uygun” parayı vermekten kaçınmayacağı vurgulandı.
“Göçer toplum olmak istemiyoruz” demenin önemli
olduğunun vurgulandığı toplantıda, “kentsel dönüşüm” ile yaşam
alanlarının yok edilip, ranta çevrilmesine karşı çıkmak ve mevcut
yapıların ıslahını zorlayan planlamalar yapmak gerektiği tartışıldı.
“Bu mahalleler sistemin yumuşak karnı…”
1 Mayıs Mahallesi gibi bölgelerin aynı zamanda
sisteme muhalif bölgeler olduğunun, bu yüzden de egemenlerin buraları
“yumuşak karın” olarak gördüğünün ve “kentsel dönüşüm”le amaçlananlardan
birinin de buradaki muhalefete “nihai vuruş” yapmak olduğunun altını
çizen katılımcılar, “mahallemizi savunacağız” demenin devrimciler
açısından ne kadar önemli olduğunu belirttiler.
|