(Red Dergisi, 52. sayıda yayınlanmıştır)
Ali Ağaoğlu’nun Ayazma’da inşa
ettiği konutları tanıtmak için çektiği reklamları görmeyeniniz yoktur
muhtemelen. Ve muhtemelen çoğunuz bu reklamları gördüğünde, yapmacıklığı ve
çiğliği ile sinirleri bozan bir reklam olduğu için az ya da çok sinirlenmişsinizdir.
Herkesin sinirlenme nedeni farklı olabilir hepsinde de haklılık vardır mutlaka.
Benim sinirlenme nedenim ise 5 yıllık bir hikayeye dayanıyor. Benim hikayem
değil… şahit olduğum, taraf tuttuğum ve müdahil olmaya çabaladığım bir
kavganın, bir mücadelenin hikayesi.
Aslında hikayeyi kendi özneleri bir anti-reklam filmi çekerek çok da güzel anlattılar. http://ayazmamagdurlari.wordpress.com/ adresinden görülebilir.
Aslında hikayeyi kendi özneleri bir anti-reklam filmi çekerek çok da güzel anlattılar. http://ayazmamagdurlari.wordpress.com/ adresinden görülebilir.
2004 yılında TOKİ, Küçükçekmece
Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ayazma’da bir konut projesine
başlamaya karar verirler. Ayazma Mahallesi kentin en değerli bölgelerinden biri
haline gelmiştir. Ayazma projesinin tanıtıldığı siteden, kendi ağızlarından
dinleyelim;
“Atatürk Olimpiyat Stadına komşu
yaklaşık 200 dönümlük bir arazi üzerinde inşa edilecek, … TEM otoyoluna cephesi
ve Metro bağlantısı ile bölgedeki tüm işyerleri, sanayi ve yerleşim yerlerine
bulunmaz bir ulaşım kolaylığı …”
Tam da İstanbul’un zengin ahalisi ve
zenginlere özenen yeni yetmelerine uygun bir bölge değil mi? Bu üç koca kuruluş
da öyle düşündü ve inşaata başlamak için büyük heyecan duydu. Fakat önlerinde
bir engel vardı. Bu bölge aynı zamanda güneydoğudan zorunlu göçle İstanbul’a
sürülmüş insanların yaşadığı bir gecekondu mahallesiydi. 1730 ailenin yaşadığı
koca bir mahalle. Bugün boş bir araziymişçesine pişkin pişkin yapılan
reklamlar işte bu 1730 ailenin hayatını alt üst etme pahasına, kentsel dönüşüm
projesi adı verilerek bölgeye el konmasıyla var olabiliyor ancak!
Ailelerin büyük bir kısmı sözleşme
imzalayarak 2005 yılında Bezirgânbahçe’deki TOKİ konutlarına taşındılar. “Eh
ne güzel işte daha ne istiyorlar? Mis gibi evler” demeyin. TOKİ konutları
bunlar; daha taşınmadan sıvaları dökülen, her yağmurda çatısı akan “yepyeni”
konutlar. “Kira öder gibi” diye pazarlanan koşulların hiç de “uygun”
olmadığı kısa zamanda ortaya çıktı. Her ay borçları katlanarak artan yeni
Bezirganbahçelilerin büyük bir kısmı konutlarını borcuyla satmak ve yeniden
gecekondulara taşınmak zorunda bırakıldılar. Bu sefer kendi evlerine de değil
kiraya çıktılar ve daha da yoksullaştılar.
Bunlar hak sahibi olanlara reva
görülenler. Bir de hak sahibi olarak görülmeyenler var. 1730 aileden 42 aile
kiracı oldukları için, hiçbir hakları yokmuşçasına alandan sürülüp atılmak
istendi. Oysa Ayazma onların da mahallesiydi, göç ettirildiklerinde oraya
yerleşmişlerdi, çocukları o mahallede büyümüş, okula gitmişti, işleri o
çevredeydi. Evet, mülkleri yoktu ama orada yaşıyorlardı. Kendilerinin de hak
sahibi olduğunu savunan 18 aile, mülk sahiplerinin yapmadığı direnişi tek
başlarına başlattı. Önce barakalar kurdular. Karda kışta çoluk çocuk bu
barakalarda iki yıl yaşadılar. Bu iki yıl içerisinde neler geçti
hayatlarından… Sadece ev meselesi değil tam bir yaşam mücadelesi. Her an yıkım
ekipleri gelebilir korkusuyla iş arayamayanları oldu. Aylarca işsiz kaldılar. Kapılarındaki
su saatine fatura gelmeye devam etti ama okul servisi çocukları okula götürmeye
gelmedi. Yazın hepimiz kene korkusundan evden burnumuzu çıkarmazken,
hastalanan çocuklar hastane kapılarından geri çevrildi “bir şey olursa
getirirsiniz” diyerek. Artık ne olması bekleniyorsa! Sağlık problemleri yanı
sıra bir de güvenlik sorunu vardı. Çevredeki yıkıntılarda moloz taşıyan
yabancılar dolaşıyordu ve kilitleyecek kapısı dahi olmayan ve sadece yıkım
artığı eşyaların bulunduğu barakalarda hırsızlıktan korkuluyordu.
2007’de artık inşaat uygulamasına
geçmek gerektiğine karar veren Belediye 18 ailenin yani yaklaşık 100 insanın
yaşadığı barakaları da yıktı. Direnişe devam eden aileler yılmadılar, bu sefer
de çadırlar kurdular. Bir seneye yakın bir süre de çadırlarda yaşadılar.
Küçük hırsızlardan korkuyorlar büyük
hırsızlardan asla!..
Koskocaman kurumları, memurları, iş
makineleri, binaları, ellerindeki kocaman bütçeleri ile bu koskoca devlet, 18
aileye yaşayabilecekleri bir ev bulmak yerine son sığınaklarını da 2008 yılında
yıktı. Aileler yılmadılar, bu sefer kendilerine destek veren örgütlerle
Küçükçekmece Belediyesi’nin kapısına dayandılar. O koca kurumlar pes dedi, 18
aile pes demedi. Sonunda Belediye Başkanı Aziz Yeniay’dan TOKİ konutlarında ev
sözü aldılar. Tam rahatladıklarını düşünüyorlardı, bir yıllık kiraları Belediye
tarafından yatırılacak, sonra ev sahibi olacaklardı, bu sefer de koca bir
yalana kandıklarını fark ettiler. Bir yılın sonunda aldıkları cevap TOKİ
konutlarında ev kalmadığı yönündeydi. Verilen söz tutulmayacaktı. Ve yeniden
düştüler yollara. Bir evden diğerine taşınmalarla birlikte eylemler de devam
etti. En sonunda Küçükçekmece Belediyesi önünde her hafta sonu nöbet tutmaya
başladılar. Bu hafta 35. hafta olacak.
Bu, hikayenin görünen yüzü, onurlu
ve haklı mücadelenin takdir edilen kısmıydı. Bir de bu insanların hayatları
var. 77 kişi. 50 tane çocuk. 27 tane öğrenci. Bir yanda evsizlik, bir yanda
işsizlik, bir yanda yoksulluk. Ödemeleri gereken kira eskisinden yüksek,
eylemlerde adları çıktığından iş bulmakta zorlandılar. Her taşınmada yeni bir
mahalle, yeni bir ortam, yeniden “öteki” olma hissi. Her taşınılan evde deprem
ve sel korkusu. Her taşınılan evde yoksulluğun biraz daha kendini hissettirmesi.
Çocukların okuldan alınması, tekstil atölyelerine verilmesi. Zamandan
daha hızlı büyümek zorunda kalan gencecik kız çocukları. Hastaneye gidecek
parası olmadığından bedenindeki hastalığı kendinden bile saklayan kadınlar.
Yıllardır çalıştığı her işte biraz daha hastalanan emekçi bedenler. Ve hiç
bitmeyen bir gelecek kaygısı…
Ama her eylemde yeniden beliren
umutlar, destek gördükçe büyüyen umut, umutlandıkça büyüyen inat. Küçük
hırsızlardan korkuyorlar ama büyüklerinden asla.
Şimdi reklamlara duyduğunuz öfkenizi
Ayazmalıların öfkesiyle birleştirmek için dayanışma vakti. Her pazar saat 09:00
– 18:00 arasında Küçükçekmece Belediye Binası yanındaki Atatürk Parkı’nda.
Hatice KURŞUNCU